AH İNSANOĞLU AH
Yazarımız Tuncay Beşel yazdı... AH İNSANOĞLU AH

Dünya değişiyor, doğa değişiyor, doğal olarak insan da değişiyor. Lakin insanlardaki değişim tersine oluyor. Bir köşe yazısında okumuştum doğallığın gizemini, insanların değişimini.
Köyde yaşayanlar fakir veya orta halli, şehirde yaşayanlar zengindi. Şimdi köylüler, şehrin ışıltılı hayatına kapılıp şehre göçtü, zenginler ise tersine köylere dönüyor. Köylerde evler, bahçeler alıp, hobi bahçeleri yaparak mutluluğu arıyor.
Daha 30-40 sene önce köylü sofrasını beğenmeyip burun kıvıranlar, şimdi köy kahvaltılarına servet ödüyor. Doğal olanı arıyorlar.
Yıllar önce köylerde insanların atı vardı, zenginlerin şehirlerde arabası vardı. Şimdi ise zenginler köy hayatına dönüp çiftlikler kurup, atlar alıyor. Fakirler ise tam tersine şehrin hayatına, hızına yetişebilmek için şehirde araba, ev almak için ömrünü tüketiyor.
Eskiden doğalgaz kullanmak ayrıcalıktı, doğalgaz kullanan zengindi, havası olurdu, şimdi tam tersine evine soba kuran, çayını sobada demleyen, ekmeğini sobada pişiren, kestanesini sobada pişiren fotoğraf çekip hava atıyor. Beğeni yağmuruna tutuluyor.
80 lerin kıyafetleri 2000’ lerda giyilse ayıplanırdı, garipsenirdi, fakir denirdi. Şimdi ise tam tersine seksenlerin kıyafetlerine tarz, moda deniyor. Eskilerin perdeleri bile milyonlara satılıyor.
Velhasılı kelam dün sıradan gördüklerimiz yıllar sonra bugün lüks, lüks görünenler ise sıradan olabiliyor. İnsanoğlundaki değişime akıl sır ermiyor.
Ah insanoğlu ah! Değirmen taşı gibi dönüyor.
Eskiden köy sohbetleri olurdu. Ya komşu ziyaretlerinde, ya ayak üstü, ya çimlerde, bahçelerde, ya kahvehanelerin avlularında, ya da pazar yerinde tur atarken. Şehirlerde ise komşu komşusunu tanımıyor. Selam vermekte eriniyor. Görmezden geliyor veya öylesine bir selam verip, zoruna bir merhaba diyor.
Eskiden köylerde bahçelerde üretilen ürünlerden, tohumlardan komşular paylaşırlardı. Hasat zamanı imece yapılıp yardımlaşma duygusu tavan yapardı. Şehirlerde paylaşım yok denecek kadar az, insanlar nemelazımcı, boşver diyenlerle dolu oldu.
Eskiden gençler mahalle aralarında top oynardı, araba yarışları, kır piknikleri yapardı. Kendi yaptıkları oyuncaklarla oynardı. Kediler, tavuklar, köpekler, inekler, kuzular oyun arkadaşı olabiliyordu. Ormanda mantar toplama, çam sakızı yapma ayrı zevkliydi. Kar yağınca sırıl sıklam olana kadar eğlenilebiliyordu. Çocukların gözlerindeki mutluluğu görebiliyordun. Şimdi sosyal medya, cep telefonu, tik tok, gayri ahlaki diziler, facebook, whatsapp ,… derken ruh gibi , asosyal, iletişimi zayıf, toplumsal duyarlılıkları zayıf, bencil, merhamet yönü eksik, değerleri azalan, etik ahlaki değerleri erozyona uğrayan gençlerin gözlerinde karamsarlık ve mutsuzluk hakim.
Kızlarımızda ise uç giyim, aşırı süslenmek, sınırsız eğlence, free gezmek, fütursuzca yaşamak, sosyal medya, beğeni, moda, tarz, fenomenlik adları altında kişilikleri, haysiyetleri, onurları, saygınlıkları ayaklar altına alınıyor. Halbuki eskiden edep haya kavramı önemliydi, yetiştirilme tarzı önemliydi, bilgisi, konuşma tarzı, nezaketi, duyarlılığı, toplumsal, etik, ahlaki değerleri önemseniyordu.
Eskiden ataerkil aile yapısı vardı. Herkes fikrini söyler ama sonunda babanın sözü geçerdi. Şimdi anaerkil aile yapısı var. Baba pasifize edilmiş. Kararları sorgulanır olmuş. Otoritesi sarsılmış. Ailelerde yeni ve çoğu zaman kuralsız bir yapı hakim olmuş. Eskiden baba eve geldi mi herkes yemekte bir araya toplanırdı. Şimdi çocuklar eve geliş saatini kendi belirliyor. Başına buyruk hareket ediyor.
Eskiden aza kanaat eden bir yapı hakimken, şimdi aşırı dünyalık, aşırı maddiyatçı, aşırı kazanma hırsı, daha çok olsun, çok kazanmak için her yol mübah yeter ki para gelsin anlayışına evrilmiş insanoğlu. Kazandıkça sapıtan bir insanoğlu. Kazandıkça bencilleşen insanoğlu.
Ah insanoğlu ah! Şairin dediği gibi,
İnsan,
Bir düzen abidesi,
Bir o kadar karmaşık soruların serisi,
Varlık içinde kaybolan yalan dünya delisi.